Bugün size bir dâhinin, Amerika’nın intihar etmek zorunda bıraktırdığı ve dünyayı böyle bir beyinden mahrum ettiği dâhinin, Aaron Swartz’ın hikâyesini anlatacağım.

Aaron’ın geleceğinin parlak olduğu henüz 3 yaşındayken bile belliydi. “Anne, bu ilanda bahsedilen ücretsiz şenlik ne?” diye soruyordu. Evet, henüz 3 yaşındayken okumayı öğrenmişti. Evlerinde bilgisayar vardı, henüz o yaşlardayken bilgisayara merak salmıştı. Programlamayı “büyü yapmak” olarak görüyordu, kodlarla yapılamayacak şey yoktu.
Öğrenmeyi ve öğretmeyi seviyordu. İlkokuldayken “The Info” adında bir site açmıştı. İsteyen herkes o siteye bilgi ekleyebiliyordu. Bir öğretmeni “bu çok kötü bir fikir, önüne gelen herkes ansiklopedi yazamaz” demişti. Aaron bütün bunları henüz Vikipedi yokken yapıyordu.

12-13 yaşlarındayken, bir internet besleme biçimi olan RSS’nin geliştirilmesinde pay sahibi oldu. Bugün bile telif hakkı paylaşımı sağlayan Creative Commons’da da imzası vardı. Artık konferanslara davet ediliyordu, konuşmacı olarak
15 yaşındayken, yazdığı bir makale hakemli ve saygın bir dergiden kabul aldı. Stanford Üniversitesi’ne kaydoldu, bilgisayar bölümüne değil. Sosyoloji’ye. Toplumu anlamak istiyordu. Çünkü onun amacı dünyayı daha iyi bir yer yapmaktı.
Ama üniversitenin onun yaratıcılığını engelleyen bir yer olduğunu anlaması gecikmedi, daha 1. sınıftayken okulu terk etti.
Reddit’in 3 kurucusundan biriydi. 19 yaşına geldiğinde, Reddit’i 1 milyon dolara satmıştı. Ama hiçbir zaman paranın peşinde olmadı, hâlâ mütevazı bir yerde yaşıyor, sadece veriyi özgür kılma tutkusunun peşinden koşuyordu.
Her şey çok güzel giderken, onun için sıkıntılı günler, devletle karşı karşıya gelmesiyle başlayacaktı. ABD’de mahkeme sonuçlarını internet üzerinden görüntülemek istediğinizde sayfa başına 10 cent ödemek zorundaydınız. Devlet sırf bu işten yılda 120 milyon dolar kazanıyordu.
Aaron bunun haksız olduğunu düşünerek bir arka kapı buldu ve bütün verileri indirip ücretsiz olarak kullanıma açtı. FBI’ın onu tanıması ve izlemeye başlaması işte bu olayla olmuştu. Aaron bunu dünyayı daha iyi bir yer hâline getirmek için yapıyordu. Bir konuşmasında “ben evde TV izlerken bir madencinin evine ekmek götürmek için zor şartlar altında çalışmak zorunda olması hiç adil değil” demişti.
Aaron her türlü bilgiye erişimin ücretsiz olması gerektiğine inanıyordu. Akademik makalelere erişimin paralı olması ona göre saçmaydı.
Ara Not: Yuval Noah Harari, muhteşem kitabı Homo Deus’ta Aaron’dan da bahseder. Gelecekte hâkim “din”in Dataizm olacağını söyleyen Harari, Aaron’un bu “din”in önemli bir ismi olduğunu ifade eder. Harari’nin 3 kitabın da okumanızı öneririm.
Bir makale için 40$ istenemezdi. Büyük yayıncılar her yıl milyarlarca dolar kâr yapıyordu. Aaron, büyük akademik makale yayıncılarından JSTOR’u gözüne kestirdi. JSTOR’a MIT’den erişildiğinde makaleler ücretsiz indirilebiliyordu. Ama milyonlarca makaleyi tek tek indiremezdi.
Bir script yazarak JSTOR’daki makaleleri indirmeye başladı. Bir süre sonra MIT durumu anlayarak Aaaron’un IP’sini engelledi. O yılmadı, IP değiştirerek makaleleri indirmeye devam etti. MIT bunu da engellemek için JSTOR’a erişimi tamamen kapattı. Ama Aaron durmadı. MIT’nin veri merkezlerinden birine girerek kabloyla verileri çekti. Ama tuzaktan, o odaya kamera konulduğundan habersizdi.
Makaleleri hiçbir yerde paylaşmamış olmasına rağmen açılan davada 35 yıl hapis ve 1 milyon dolar ceza verilmesi istendi. Alışıldık olmayan bir yolla makale indiren bir genç, terörist muamelesi görüyordu.
Bunun sebebini babası, o dönem artan “hacktivist”lere karşı bir gözdağı verilmek istenmesi olarak ifade ediyor. Wikileaks gibi devleti zor duruma sokan olaylara karşı önlem için kurban olarak Aaron seçilmişti.
Dava açılması, Aaron’u çok üzmüş ve depresyona sokmuştu. Hayatı hiç iyi gitmiyordu ama bu durum onu bir şeyler yapmaktan alıkoymadı. ABD’de bir yasa çıkarılmak isteniyordu: Stop Online Piracy Act (SOPA) yani çevrimiçi korsanlığı durdur. Bu yasa geçtiğinde hükümet, istediği siteyi anında kapatma yetkisine sahip olacaktı. Aaron, bunu engellemek için çok çalıştı.
Mitingler düzenledi, 300 bin imza topladı. Vikipedi, Reddit ve Mozilla ona destek olmak için bir günlüğüne sitelerini kararttı. Ve Aaron sonunda hükümeti yıldırmayı başardı. Yasa reddedilmişti.
35 yılla yargılandığı dava ise devam ediyordu. Aaron SOPA’nın reddedilmesine sebep olduğu için çok daha dikkat çekmişti. JSTOR’un şikayetçi olmaktan vazgeçmesine rağmen devlet, davayı sürdürdü. İddianameye birkaç suç daha eklediler. Bütün bunlar olurken MIT Aaron’u desteklemedi. Çok sayıda kişi MIT’nin bu tavrının kurumsal prensiplerine yakışmadığını söylüyor. Çünkü MIT’nin kültüründe hack, teşvik edilen ve ödüllendirilen bir şeydi.
Aaron, devleti kızdırdığını hapse gireceğini anlamıştı. Davaya eklenen suçlarla cezası 50 yıla kadar çıkabiliyordu. Bu, onun için ölüm demekti. 11 Ocak 2013’te hiçbir not bırakmadan kendini asarak intihar etti. Sadece 26 yaşındaydı. Aaron makale indirdiği için bu cezayı alacakken, 2008 yılında bütün dünyayı etkileyen ekonomik krizi tetiklemiş olan Wall Street “kodaman”ları, ABD başkanıyla aynı masada yemek yiyebiliyordu.
Dünya, Amerika’nın sorumsuz ve düşüncesiz tavırları nedeniyle çok değerli bir beyni kaybetti. Elon Musk’ın yaptıklarından çok daha fazlasını, dünyayı daha iyi bir yer hâline getirmek için yapacak olan Aaron’u kurban etti.
Ve eminim ki Aaron yaşasaydı, onun vizyonuna yakışır bir proje olan Holo’nun ve Holochain’in en büyük destekçilerinden biri olurdu. “Holochain ne?” derseniz: http://www.raiturk.com/holochain/
Aaron’un hayatıyla ilgili bir belgesel çekildi. İzlemek isterseniz: “The Internet’s Own Boy: The Story Of Aaron Swartz” (2014)
“Hayatta nasıl daha iyi olunur?” konusunda yazdıkları ilham verici, okumanızı öneririm (İngilizce): http://www.aaronsw.com/weblog/rawnerve
Raiturk – 21 Nisan 2019